Lizbon şehri tejo nehrinin iki yakası üzerine kurulmuş,
inişi çıkışı bol olan bir şehir. Burada tekerlekli sandalye ile gezmek zor.
Yokuş aşağı bir güzergah saptamanızda yarar var. Burada da gezimizi tur
otobüsleri ile yaptık. Porto gezimizde olduğu gibi gezi tercihimiz bu yönde
oldu. Ancak burada da otobüs şoförlerinde pek memnun kalmadım. Hizmet
veriyorlar ama suratları verdikleri hizmetten fazla zevk almadıklarını
gösteriyordu.
Bu arada hemen yazayım. Bu işi yapan birkaç firma var. Hatta
bazılarının renkleri dahi ayni. Siz siz olun kırmızı otobüslerden üzerinde
“Gray Line” yazanı kesinlikle tercih etmeyin. Adamlar engelli bölümüne katlanır
4 adet koltuk koymuşlar. Buraya normal yolcular haklı olarak oturduklarından,
otobüs şoförü sizi araca almıyor. Söylediğinizde ise “yetkililere şikayet
edin” diyorlar. Bizim bilgisizliğimize geldi, sıkıntı yaşadık. Sarı ve mavi
renklilerde var ama onları incelemedim. Mutlaka engelli yerlerine bakmadan
bilet almayın. Katlanır koltuk varsa o şirketten uzak durun. “engelliyle uygun”
denilen ve üzerinde engelli işareti bulunan otobüslerin bu uygulaması yanlış.
Engelli insanları resmen kandırıyorlar. Ama gene de gezmek için en iyi
alternatif bu otobüsler. Kırmızı ve mavi hat olmak üzere iki ayrı rotayı
izliyorlar. İki günlük bilet alıp Lizbon’un
görülmesi gereken yerlerini rahatça gezebilirsiniz.
Bunun dışında
taksiyi de kullanabilirsiniz. Taksi ücretleri makul. Şoförleri de anlayışlı.
Sorun yaratmıyorlar.
Bunun yanında burada gördüğüm bir uygulamadan bahsetmek
istiyorum. Evlerin yoğun olduğu bölgelerde yol kenarlarında engelli park
işaretinin altında araç plakası da yazıyor. Böylece başka araçların park etmesi
daha zor hale geliyor. Bence güzel bir uygulama. Bilhassa araç parkının yoğun
olduğu ara sokaklarda oturan engelliler için iyi bir çözüm olabilir.
Şimdi Lizbon şehrinin önemli yerlerini tekerlekli
sandalyemiz ile gezmeye başlayalım.
BELEM BÖLGESİ
Tur
otobüslerinin (hop on hop off) kırmızı turuyla gidebilirsiniz.Giderken ve
gelirken ünlü 25 Nisan köprüsünün altından geçiyorsunuz. Böylece köprüyü de
yakından görebiliyorsunuz. İsterseniz yakın bir durakta inip köprüyü daha
detaylı izleyebilirsiniz. Ayrıca buradan uzaktan da olsa İsa heykelini
görebiliyorsunuz. Yakından göreyim derseniz Belem'den bir taksi tutup
gidebilirsiniz. Şehrin güzel bir bölgesi Burada yer alan önemli mekanları
aşağıda tek tek gezeceğiz. Otobüsün indirdiği yerde yer alan büyük bir meydanda
gezinerek başlayalım gezimize. Meydanda sandalye ile rahatça gezebilirsiniz.
Parke taşları ile, fıskiyeli havuzu ile ilgi çeken bir alan. Burada bulunan
limandan demir alan Portekizli denizciler. Atlas Okyanusu'na açılan ilk Avrupalılar.
Ekvatoru geçen, Ümit Burnunu dolanan, Hindistan'a deniz yoluyla Batı'dan ilk
ulaşanlar da onlar. Çin'le ticaret yapan ilk Batılılar ve Kaptan Cook'tan iki
yüzyıl önce Avustralya'yı ilk görenler yine Portekizli denizciler. Yine
Güney Amerika kıt'asına ilk ayak basan Batılılar Portekizliler. Brezilyayı da
onlar keşfetmiş.
BELEM KULESİ
Şansımıza
Belem’de geçirdiğimiz gün bol yağmurlu rüzgarlı bir güne denk geldi. Bu nedenle
bayağı sıkıntı çektik. Tekerlekli sandalyede yağmur yemek ayrıca bir sıkıntı. Her
ne kadar yağmurlukları mızı üzerimize geçirdikse de dizlerimiz ve
ayakkabılarımız sırılsıklam oldu. Kral I. Manuel
tarafından ünlü kaşif Vasco da Gama anısına yaptırılan Belem
Kulesi Tajo Nehri'ni Atlas Okyanusa döküldüğü noktada yer almaktadır.
Belem kulesi denizin içinde yer almakta, tahta
bir köprü ile kuleye ulaşılmaktadır. Rüzgarın şiddeti ile azgınlaşan dalgalar
bu köprünün üzerinden geçiyor. Buraya kadar geldik, buraya görmeden dönmek
olmaz dedik ve dua ederek köprünün üzerine çıktık. Yağmurdan ıslandığımız
yetmemiş gibi birde bu dalgaların sayesinde ekstra ıslandık. Kulenin iç kısmı her
ne kadar düz olsa da yerdeki taş döşemelerde sandalye zorlanıyor.
Ama mekan küçük olduğundan fazla
zorlanmadım. Üst kattaki terasa merdivenle çıkıldığından o seyir zevkinden
faydalanamadım. Çıkışta gene dalgaların içinden geçerek karaya ulaştım. Girişte
sıra olduğundan direk çıkış yolundan giriş yaptık. Bizden bilet istemediler.
Sanırım engellilerden ücret almıyorlar. İçeride tuvalet yok. Bir sorunda
meydandan sahil tarafında bulunan kuleye ulaşım. Yolun yanında tren yolu
bulunuyor.Bunun altından geçen ve yayalar için yapılan alt geçitte bizleri
düşünmemişler. Bu bana çok garip geldi. Bu nedenle tekrar otobüse binip bir
durak sonra inmeniz gerekiyor. Bu da otobüs şoförünün pek hoşuna gitmedi.
KEŞİFLER ANITI
Aynı
bölgede bulunan yelkenli bir gemi şeklindeki bu anıtta elinde küçük bir
yelkenliyi tutan gemici Henrique teknenin en ucunda yerini almış. Gözlerini
okyanusun uzaklarına dikmiş. Padrao dos Descobrimentos (keşifler anıtı),
15 ve 16 yüzyıllarda dünyayı keşfetmek amacıyla bilinmezlere yelken açan cesur
denizciler ve bu denizcilerin arasında bulunan Prens Henry'in anısına, ölümünün
500. yılında yapılmış.Bu devasa Anıtında heybetini
yakından izlemek uğruna gene yağmur altında devam ettik. Bunun terasına
ulaşmamız mümkün olamadı, zira sanırım engelliye uygun değildi. Önünde bayağı
merdiven vardı. Bu konuda kesin bir şey söyleyemeyeceğim, zira anıtın her
tarafını dolaşamadık. Malum yağmur ve sert rüzgar buna engel oldu. Terasa
çıkabilseydik bu terastan üzerinde minicik meraklı insanlar ve mozaikle bir
tablo gibi süslenmiş geniş zemin haritayı görebilecektik. Anıtın yerden
yüksekliği yaklaşık 60 metre. Terasından iç açıcı Lizbon manzarasını, okyanusu,
onlarca yelkenlinin nehirde süzülüşünü, uzaktan görünen Brezilya'daki koruyucu
İsa heykelinin bir benzeri, biraz küçüğü olan heykeli, 25 Nisan Köprüsünü,
Avrupa'nın en uzun köprüsü Vasco da Gama'nın enfes görüntülerini görebilecektik..
Kısmet değilmiş. Anıtın etrafı düz ve sandalyeye çok uygun.
JERONİMOS
MANASTIRI
1983
de UNESCO Dünya Miras Listesine alınan, görülmesi gereken bir mekan. Giriş
ücretli ama tekerlekli sandalyeli den ve refakatçisinden ücret alınmıyor.
Lizbon’da görebileceğiniz en etkileyici yapılardan olan manastırın içinde ve
salonlarında rahatça gezebilirsiniz. Üst kata çıkmak mümkün değil. Geme ortada
bulunan avluya da inmek için birkaç basamağı göze almak gerekiyor.Dışı da içi
de övgüye değer. Manastırın içinde engelli tuvaleti var. Kapısı kilitli
olduğundan görevlilerden yardım almanız gerekiyor. Tarihi mekanda yer bulunup
engelli tuvaleti yapılması taktire şayan bir düşünce.
Hemen yanında yer alan
Santa Maria kilisesine de girmek için
gene basamakları göze almanız lazım. Biz sadece dışarıdan baktık. Gene burada
bulunan Coleçao Berardo müzesi bulunmakta. Yağmurun verdiği moralsizlikle orayı
gezemedik. Modern sanata meraklıysanız
mutlaka gezin. Giriş ücretsiz. Pazartesi günü kapalıymış.
PASTEİS
DE BELEM (BELEM PASTAHANESİ)
Manastırın
yakınında yer alan bu pastahaneyi
önündeki kalabalıktan hemen bulabilirsiniz. Zaten neresi meşhur olmuşsa
önünde mutlaka kalabalık ve sıra oluşuyor.
Burayı meşhur eden Nata adı verilen tatlısı. . Bir rivayete göre Jeronimos Manastırının rahipleri tarafından bu
tatlının yapımına başlanmış ve bu ünlü tartın tarifini sadece 3 kişi
biliyormuş. Bu 3 kişi aynı anda başlarına bir şey gelebilir diye birlikte
seyahate bile çıkmazlarmış. Tatlı oldukça lezizdi. Altı milföy hamuru, üstü
fırından yeni çıkmış muhallebi gibiydi. Tatlıyla birlikte tarçın ve pudra
şekeri de getiriyorlar. Üstüne serpip afiyetle yiyin. Ama mutlaka yiyin.
Sayısını kendinize göre ayarlayın. Bu tatlı Lisbon’da da satılıyor ama bunun
tadı çok farklı. Biz sıra beklemeden içeri girdik. Şansımıza bir masa boşaldı
hemen oturduk ve hemen birer kahve ve nefis tatlıyı ısmarladık. Pastahanenin
içi oldukça geniş ama bölüm bölüm. Engelli tuvaleti kadınlara ait tuvalette
bulunuyor. Bu durumu Avrupa’da başka yerlerde de yaşadım. Tuvalette sıra olduğundan bir erkek olarak kadınlarla
birlikte sıraya girmeyi göze alamadım.
GÜLBEKYAN MÜZESİ
Gulbenkian, önemli bir koleksiyoner. Müzeyi
gezdiğinizde bunu görebiliyorsunuz. Müzede Rönesans dönemine ait tablolardan
tutun da İran halılarına, mobilyalara, Uzak doğu eserlerine kadar pek çok obje
sergileniyor. Gulbenkian Müzesi, Lizbon’a gelindiğinde mutlaka gezilmesi
gereken yerlerden. Müzeye giriş ücretli ama bizden ücret almadılar. Müzeyi
rahatça gezebilirsiniz. Gezilmesi gerekli bir müze. İçindeki eserlerin birçoğunun
bizden olması burayı daha da ilginç kılıyor. Müzede engelli tuvaleti var.
Ulaşmak için size bir görevli yardım ediyor. Zira tuvalet alt katta ama asansör
bayağı uzakta. Bine belikli bayağı büyük. Sadece müze ile sınırlı değil.
LİZBON KALESİ - ALFAMA
Lisbon’un her yerinden görülen kaleye daha önceki tecrübelerimiz doğrultusunda bir
engelli olarak gitmeyi göze alamadık. Sadece uzaktan seyretmekle yetindik. Geçe
ışıklandırılması da çok güzel.
İsterseniz bir taksi tutup gidebilir kaleyi daha yakından
seyredebilirsiniz. Kaleye gitme imkanımız olmadığından kalenin etrafındaki
tarihi Alfama mahallesinde görme şansımız olmadı. Tabi bir şanssızlığımız da burada da bulunan ve kaleye ulaşan sarı tramvayında tekerlekli sandalyeye uygun
olmamasıydı. Binme imkanımız olsaydı Alfama’yı yakından görebilecektik.
CAFE
BRASİLEİRA
Lizbonda ulaşmak için en çok zorlandığımız
mekan burası oldu. Bayağı iddialı birbirini kesen iki caddeden çıkılarak bu
kafeye ulaşılıyor. Rua Garrett Lizbon un önemli caddelerinden birisi . Önemli
bir alışveriş merkezi de burada yer alıyor. Çıkarken bir Amerikalı halimize
acıdı da yardım etti. Bu Amerikan yardımı doğrusu çok makbule geçti. Onun
yardımı ile Cafe Brasileria ya ulaştık. Burası Lizbon’un en eski cafelerinden
biriymiş. Burayı bu denli ünlü yapanda Ünlü Portekizli yazar Fernande
Pessoa’nın buraya sık sık gelip burada kahve içmesiymiş. Onun anısına
masalardan birinde ünlü yazarın kahve içerken ki heykelini yapmışlar. Bizde her
gelenin yaptığı gibi onun heykeli ile bir hatıra fotoğrafı çektirmeyi ihmal
etmedik.Burdada onu iki satırı ile bizde analım.”sevmek bu ezeli
masumiyettir/ve tek masumiyet düşünmemek”Buraya
gelmeyi düşünürseniz mutlaka bir taksi ile gelin. Zira zor bir yokuş ve her
zaman yardımsever bir Amerikalı bulamasınız. Dönüşü yayan yapabilirsiniz. Nede
olsa yokuş aşağıya inmek daha kolay.
POMPAİ MEYDANI – EDUARDO PARKI – LİBARDADE
CADDESİ
Pompai meydanı şehrin önemli meydanlarından
biri. Ortasında meydana adını veren Pompal’ın heykeli bulunmakta. Şehrin kalbi
gibi olan olan bu meydanın tüm yolların kavuşma noktası. Otel seçerken
bu bölgeyi tercih etmenizi öneririm. Zaten bölgede bir çok otel bulunmakta. Bizde otelimizi bu bölgeden seçtik. Otelin önündeki Lift biz tekerlekli sandalyeliler için yapılmış. Burayı sizlerede tavsiye ederim. Fiyatları da oldukça makul.
"Hop on hop off " Otobüslerinin kalkış durakları da burada yer alıyor. Gezinize başlamak için iyi bir nokta. Buraya bir
şekilde ulaşın ve burada tatlı bir meyille inerek Tejo nehrine kadar rahatça
ulaşabilirsiniz.
Meydanın hemen üst tarafında Eduarda parkı
bulunmaktadır. Meydandan yola çıkarak ünlü Libardade (Özgürlük)caddesini boydan
boya gezebilirsiniz. Lizbon'u en güzel bulvarı olan Avenida da
Liberdade, bu meydandan başlayarak Restauradores Square kadar
uzanıyor. 1764 yılında yapılan, 1830' lu yıllarda yenilenen bulvar, 1100 metre
uzunluğunda, 90 metre eninde; yan yolları ile birlikte 10 şeritli... Bulvarın
her iki yanı ulu ağaçlarla bezenmiş. Bir hayli geniş tutulmuş olan yaya
kaldırımları, her bir kenarı 5-6 cm olan beyazımsı kare mozaik taşlarla
kaplanmış. Mozaiklerin arasına serpiştirilen siyah mozaikler ile yapılmış
desenler ise kaldırma ayrı bir güzellik katmış
Sol taraftan inerseniz ünlü markaların mağazalarını
görebilirsiniz. Kaldırımlar parke olmasına karşın sandalyeyi fazla zorlamıyor.Kaldırımlar kesinlikle
yüksek değil.Tola iniş çıkışlarda meyiller bulunmaktadır. Caddenin sonlarına
doğru kafe ve lokantalar bulunmakta.
RESTAURADORES MEYDANI
Libardate caddesi
Restauradores meydanına kadar uzamaktadır. Lizbon'da
meydanlarda, şehrin ruhuna ve tarihine uygun çok güzel özgün heykeller var.
Sokakları, meydanları, kaldırımları, desenlerle bezenmiş. Siyah bazalt ve sarı
traverten taşları ile döşenmiş zeminin her biri, adeta bir sanat eseri. Mozaik
tablo gibi olan bu düzenleme Lizbon'a ayrı bir kimlik katmış. Bu meydanda bu taşların döşenme desenlerine
hayran olacaksınız. Düz bir zemini engebeli olarak yansıtan desenler hayli
ilginç. . Meydanın ortasında Portekizlilerin
İspanya'dan özgürlüklerini kazanması anısına dikilmiş bir sütun var. Meydanın etrafında kafe ve lokantalar bulunmaktadır.
Meydan az bir meyle sahip olsa da tekerlekli sandalye ile gezmek için uygun.
Tek başına rahatça gezebilirsiniz.
ROSSİ MEYDANI – ROSSİ TREN GARI
Restauradores
meydanındanında birkaç dakika ileride Rossi meydanı yer almaktadır. Meydanın etrafı tarihi binalarla
çevrelenmiş. Bunların en ünlüsü ise Teatro Nacional de Maria II (
ulusal tiyatro-1846 Meydanın ortasında
Kral IV. Pedro'nun bir sütun üzerine konmuş bir heykeli ve heykelin her iki
yanın da da 2 süs havuzu var. Bu meydan orta çağdan beri bir çok
gösterilere, infazlara tanıklık etmiş. Şimdi ise gözde bir turistik mekan.
Burada özellikle hafta sonları geleneksel yiyecek ve içeceklerin sergilendiği,
hediyelik eşyaların satıldığı küçük bir pazar kuruluyor. Burada da lokanta ve
kafeler bulunmaktadır. Ayrıca Seaside mağazası burada. Her zaman dolu olan ve
fiyatlarının uygun olduğu söylenen bu mağazadan alış veriş yapabilirsiniz.
Rossi
meydanında yer alan Rossi tren garı binası da çok güzel bir bina. Bilhassa geçe
ışıklandırması harika. Binanın girişinde bulunan Starbucks ta mola verip
kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Bu gardan Sintra trenleri kalkmaktadır. (Bakınız:
egeliler için Sintra)
BAXİA
Kentin
kalbi olarak nitelenen
Baxia .Gerçekten de burası Lizbon'un özeti gibi. Anıtlar,
tarihsel yapılar, ülkemizde pek rastlayamayacağınız güzellikte heykellerle
süslü meydanlar, alış veriş yapabileceğiniz dükkanlar, restoranlar ve kafelerle
dolu bir bölge
Liberdade'nin
bitiminde başlayan ve sizi Praça do Comercio'ya ulaştıran, bir
birine koşut 8 cadde bulunmaktadır. Bu bölgeyide rahatça gezebilirsiniz.
SANTA JUSTA ASANSÖRÜ
Baixa'da
dolaşırken, Liberdade'nin hemen bitiminde başlayan Rua do Ouro'nun
kaldırımına taşmış, uzunluğu zaman zaman 15-20 metreye ulaşan insan kuyruğu
göreceksiniz. Kuyruğun başlangıcına doğru ilerlediğinizde, yapımına 1900
yılında başlamış ve 1902 yılında tamamlanmış, Lizbon'a gelen her turistin
mutlaka bindiği Elevador de Santa Justa (asansör) karşınıza
çıkar. Asansörün yapılış nedeni Baixa ile Barrio Alto arasındaki ulaşımı
kolaylaştırmakmış. Asansör şimdilerde sadece 5 euro ödeyen turistler tarafından
kullanılıyor. Kuyruğun uzunluğuna bakmadan inenlere ayrılan yerden devam
edin.Tekerlekli sandalyelilere her yerde olduğu gibi burada da öncelik
tanınıyor.Zaten bu avantajı her zaman kullanmanızı öneririm.Bu kadar
ayrıcalığımız da olsun zaten. Asansörle yukarı çıkınca bir seyir terasına
ulaşıyorsunuz. Biz gece çıkmayı tercih ettik . Buradan başta kale olmak üzere
Lizbon'dan güzel görüntüler alabilirsiniz. Asansörü Barrio Alto'ya
bağlayan geçit küçük bir meydana
çıkarıyor. Ama bizler için uygun değil. O nedenle gene asansörle aşağıya
inmemiz gerekiyor.
COMERCİO MEYDANI
Praça
do Comercio, Portekiz dilinde ticaret meydanı demekmiş. Yaklaşık 38 dönümlük
bir alana kurulmuş olan ve ucu denize dönük ''U'' şeklindeki
meydan, adından anlaşılacağı gibi eskiden limanın, gümrüklerin, tersanelerin ve
bazı kamu binalarının yer aldığı, Portekiz'in sömürgelerine ve dünyaya açılan
bir kapısıymış.
Meydan,
Augusto Caddesine çok güzel bir kemerle (Arço de Rua Augusto) bağlanıyor.
Başlangıçta çan kulesi olarak tasarlanmış bu kemer, yapılan değişiklerle
zamanla zafer takına dönüşmüş .Meydan, Augusto Caddesine çok güzel kemerle bağlanıyor. Burada en çok yenen balık olan morina
balığından yapılan bacalhau da denemeye değer. En güzel Bacalhau’ burada adıla
ünlenen yerde yemenizi öneririm.
Praça do Comercio'nun
tam ortasında ise; Kral l. Jose'nin,, yılanları(kötülüğü) ezen bir atın
üstündeki muhteşem bir heykeli var. Meydan tekerlekli sandalye ile gezmek
içinuygun. Düz bir alanda bulunmaktadır. Hem gündüz hemde geçe mutlaka buraya
gidin. Tejo nehrinini kıyısındabulunan meydandan tejo nehrini ve uzaktan 25
nisan köprüsünü ve İsa heykelinide görebilirsinizçBurayı mutlaka ziyaret edin;
çünkü burayı görmeden Lizbon'u görmüş sayılmazsınız.
RAMİRO LOKANTASI
Eşimin Türkiyede not aldığı ve mutlaka
gitmemizi istediği , deniz ürünleri ile ünlü olan bir lokanta. Bu nedenle geldiğimiz ilk akşam buraya
gitmemiz farz oldu. Rossi meydanına yakın bir cadde üzerinde bulunan lokantaya
yaya olarak gitmeyi planladık. (Siz bize uymayın bir taksi ile gitmeyi tercih
edin) Cadde biraz meyilli ve ilerledikçe sakinleşen ve birazda ıssızlaşan bir
bölge. Etraftaki levhalardan Çin mahallesi olduğu anlaşılıyor. İnatla
ilerlemeye devam ettik. Vedat Milör’ün tavsiye etiği ve belirttiğim gibi eşimin
tercih listesinin başında bulunan bu mekana giderken bayağı zorlandık. Vedat
Milör’ün kulağını epey çınlattığım kesin. Neyse sora sora mekana yaklaştık ve o
sırada kalabalık şekilde uzanan bir kuyruğu görünce mekana geldiğimizi anladık.
O kuyruğu görünce ben hemen geri dönmeyi önerdim. Zira bu bir yemek kuyruğu idi
ve çok zor ilerliyordu.Ama bu teklifim hemen reddedildi. Burada tekerlekli
sandalyeye öncelik tanınmayacağı kesindi. Mecburen bekledik. Bir saat sonra kapıya
yaklaştık. Ben bu arada vitrindeki akvaryumda
bulunan ve sayıları devamlı azalan ve muhtemelen sabahı göremeyecek
olan ıstakozları hüzünlü gözlerle
seyrettim.
Sıradaki yerimiz kapıya yaklaştığı zaman kapıdaki görevli beni fark etti ve önümüzde birkaç grup olduğu halde bir şekilde bizi içeri aldı. Bizdeki bir esnaf lokantası sadeliğindeki mekanda, çok iştahlı şekilde yemek yiyen insanlarla doluydu. Garson Türk olduğumuzu anlayınca elindeki tabletten Türkçe menüyü bularak bize uzattı. Eşim,Türkçe menüyü Vedat Milör’e borçlu olduğumuzu belirtti. Zaten lezzetli yemekler nedeniyle Milör hakkındaki görüşlerim değişmişti. Buda ekstra oldu. Esas yemeğimiz jumbo karides oldu. Gerçekten çok lezzetli bir yemeği çokta pahalı olmayan bir fiyatla yedik. Kesinlikle tavsiye ederim ama mutlaka taksi ile gidin ve kuyruğa aldırış etmeden kapıdaki görevliye şöyle bir görünün derim
Sıradaki yerimiz kapıya yaklaştığı zaman kapıdaki görevli beni fark etti ve önümüzde birkaç grup olduğu halde bir şekilde bizi içeri aldı. Bizdeki bir esnaf lokantası sadeliğindeki mekanda, çok iştahlı şekilde yemek yiyen insanlarla doluydu. Garson Türk olduğumuzu anlayınca elindeki tabletten Türkçe menüyü bularak bize uzattı. Eşim,Türkçe menüyü Vedat Milör’e borçlu olduğumuzu belirtti. Zaten lezzetli yemekler nedeniyle Milör hakkındaki görüşlerim değişmişti. Buda ekstra oldu. Esas yemeğimiz jumbo karides oldu. Gerçekten çok lezzetli bir yemeği çokta pahalı olmayan bir fiyatla yedik. Kesinlikle tavsiye ederim ama mutlaka taksi ile gidin ve kuyruğa aldırış etmeden kapıdaki görevliye şöyle bir görünün derim
LİZBON PORTO TRENİ
Lizbon un önemli
alışveriş merkezi olan Vasco da Gama alış veriş merkezinin hemen karşısında
bulunan Porto’ya giden Hızlı trenlerin hareket noktası olan Oriente
İstasyonundan bilet alıp Porto’ya yaklaşık 2,5 saatte ulaşılabiliyor. Tren her
yönü ile engelliye uygun. Hemen engelli tuvaletinin bulunduğu yere yakın
koltuktan bilet veriyorlar. (tabi bilet kalmışsa).
Yolculuk esnasında ilginç manzaralar bulunmakta. Portekiz’e gelmişken mutlaka bu iki şehide ziyaret edin. (Bakınız:”Engelliler içim Porto”) Bu istasyona gelmişken yakın cevrede bulunan Vasco da Gama Kulesi'ni görün. Bir kaç 100 metre sonra kuleyi görebilirsiniz. Bu arada istasyonun hemen karşısında ise adı gene Vasco da Gama olan büyük bir alış veriş merkezi var.
Yolculuk esnasında ilginç manzaralar bulunmakta. Portekiz’e gelmişken mutlaka bu iki şehide ziyaret edin. (Bakınız:”Engelliler içim Porto”) Bu istasyona gelmişken yakın cevrede bulunan Vasco da Gama Kulesi'ni görün. Bir kaç 100 metre sonra kuleyi görebilirsiniz. Bu arada istasyonun hemen karşısında ise adı gene Vasco da Gama olan büyük bir alış veriş merkezi var.
TRAMVAY
Lizbon’da da nostaljik tramvay gezisi önemli
bir unsur. Ama maalesef tekerli sandalyeye uygun değil. Benim gibi sadece
resimlerini çekmekle yetinebilirsiniz. Refakatçileriniz tramvaya binerken sizde
Portekiz’in ünlü tuzlu kestanesini yiyerek, etrafı ve insanları
izleyebilirsiniz.
LX FACTORY
Gezi öncesi notlarımızda bulunduğundan
gittiğimiz bu bölgeye tur otobüsünden ulaşmak bizler için zor olduğundan taksi
tutarak gittik. Ama bu masrafa değmez. Sokakta gezmek zor, alış veriş yerlerine
girmekte zor. Zaten önemli bir yer de değil.(eski eşyalara meraklıysanız belki) Buradan dönüşte normal otobüse bindik. Engelliye uygun ve şoför içtenlikle yardımcı oldu.Ama dediğim gibi 3-4 kişi iseniz taksiyi tercih edin. Ücret fark etmiyor
FADO
Biz fado gösterisini Porto’da planladığımızdan
burada bir kere daha gitmek istemedik. Zaten bir kere izlemek yetiyor. (Bakınız
“Engelliler için Porto”) Ama gezi planınızda Porto yoksa burada mutlaka gidin
derim
YEME İÇME
Lizbon, yeme ve
içme kültürleri bize pek yabancı değil, özellikle Ege ve Akdeniz kıyılarında
yaşayanlar için...
Sofralarının
baş yemeği balık ve öteki deniz ürünleri. Balık olarak en fazla bulunan
sardalye ve morina(codfish). Deniz ürünlerinden tatmak istiyorsanız, kesenize
uygun bir çok restoran bulabilirsiniz. Baixa'da bu restoranlardaan bolca var.
Kişi başı, bira ya da bir bardak şarap dahil 15 euroya çıkarsınız. Barrio
Alto'daki restoranlarda ise bu rakam 12 euro civarında. Ancak ben daha lüks
restoran, daha kaliteli şarap arıyorum derseniz, Rossio Meydanında ve Augusto
Caddesinde aradıklarınızı bulursunuz.Deniz ürünlerinden, ahtapot,
karides ve ıstakozu denemenizi öneririm. Özellikle ahtapot güvecini... Burada
en çok yenen balık olan morina balığından yapılan bacalhau da denemeye değer.
SONUÇ
Son
olarak tekrar belirtmem gerekirse Lizbon konum itibariyle tepeler üzerine
kurulduğundan burada tekerlekli sandalye ile gezmek için güzergahları iniş
yönüne göre ayarlamanızı öneririm.Yukarıda da belirttiğim gibi Pompal
meydanındangez.ye başlamanız en makul olanıdır. Bu güzergahta yorulmadan
Eduardo parkını, Pompal meydanını, Libardade caddesini, Santa Justa asansörünü,
Restauradores meydanını, Rossi meydanını, Rossi tren garını, ünlü tranvayı,
Baxia’yı gezerek Comercio meydanından Tejo nehrine ulaşabilirsiniz.
Böylece önemli gezme yerlerini ayni güzergahta görmüş olursunuz.
Bunun
dışında Tur otobusleri ile Belem’e gidebilir. Düz bir alanda yer alan bu bölge
de yaya olarak Belem kulesini, keşifler
anıtını, belem pastanesini, Jeronimas manasırı ve kilisesini ve yanında bulunan
müzeleri rahatça gezebilirsiniz.
Bunların
dışında yer alan Gülbekyan Müzesine Tur otobüsü ile gidebilirsiniz.
Ama
Brazileria Cafe ye gidecekseniz gidişi mutlaka taksi ile yapın. (Dikkat
ettiyseniz ulaşım konusunda hep taksiyi önerdim). Zira 2-3 kişi için taksi
fiyatları çok uygun. Dönüşü yayan yapabilirsiniz.