Büyük önder Atatürk’ün doğduğu evini ve memleketi olan
Selanik’i görme isteğimizi nihayet gerçekleştirme imkanını bulduk. Binayı
hepimiz resimlerinden tanımaktayız. Daha önce yaptığım araştırmalarda bu konuda
net bir bilgiye rastlamamış olsam da resimlerinden tekerlekli sandalye girişine
uygun olmadığını tahmin etmekteydim. Tahminimde yanılamadığımı gidince anladım.
Binanın sadece bodrum katına girme imkanı var.
Selanik,Kavala ve Dede ağacı kapsayan gezimizi kara yolu ile
yaptık. İstanbul’dan rahat bir yolculukla buralara ulaşmamız mümkün. Yollar
otoban seviyesinde ve mevsim itibarıyla da (Ekim baş) oldukça boştu. Sabah
erken saatte aracımızla İstanbul’dan yola çıktık. İpsala’ya kadar Trakya’yı kat
ettikten sonra uzun bir TIR kuyruğunun yanından Yunanistan’a giriş yaptık. Bu arada Aracımıza 15 günlük yeşil sigorta
yaptırmayı unutmadık (50 Euro)
40 km sonra 20 bin
Türkün yaşadığı Dedeağaç’ ulaştık. Levhalardaki adı Aleksandrapolis.
Dedeağaç’tan sonra arabayla 1,5 saat sonra Kavala’ya geldik.
Yollar otoban ve nerdeyse bom boş.
Bunda sonraki hedefimiz Selanik. Buralardaki gezi
notlarımızı sonraya bırakarak öncelikle Atamızın doğduğu eve yaptığımız
ziyareti paylaşalım.
ATATÜRK EVİ
Atamızın doğduğu ve bir süre yaşadığı eve görmek bizi bayağı
heyecanlandırdı. Bina çevresinde park yeri bulmak oldukça zor. Neyse bu sorunu
halledip binaya giriş yaptık. Avlusunda bilhassa meşhur nar ağacının altında
resim çektik.
Dediğim gibi binaya tekerlekli sandalye ile girmek mümkün değil. Herhangi bir çözüm aranmamış. Bu nedenle dışarıdan izlemekle yetindim. İçeriye giren eşimin izlenimleri ve çektiği fotoğraf ve videoları izlemekle yetindim. Bu arada yapılan tadilatlarla zaten orijinalinden çok uzaklaşan binaya en azından giriş katına ulaşmak için bir lift yapılsa iyi olurdu diyorum.
Sadece evin bodrum katına girebildim. Buradaki odaları görme
imkanım oldu. Gene de orada olmak bu binanın önünde resim çektirmek bile güzel
ve heyecan vericiydi.
Atatürk’ün ailesi Ali Rıza Efendi’nin 1988’de ölümüne kadar
bu evde ikamet etmiştir. Sonradan bu ev
Yunan hükümetine bırakılmış ve yunanlı bir aile tarafından satın alınmıştır.
Cumhuriyetin 10. Yılında Selanik belediyesi, Türk Yunan
dostluğunun bir göstergesi olarak Atatürk’ün bu evde doğduğunu yazan bir mermer
plaka yerleştirmiştir.
Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin toprağı sayılan bu ev bugün sınırlarımız dahilinde bulunmasa da,
her Türk’ün kalbinde özel bir yere sahip olup, Selanik’e giden her Türk’ün ilk
olarak ziyaret ettiği ve Türkiye için manevi değeri son derece yüksek olan bir
mekandır.
Belirttiğim gibi ev’in büyük
kısmı tekerlekli sandalyeye uygun olmasa da Cumhuriyetimizin kurucusu ve Türklerin
Atasının Büyük Atatürk’ün doğduğu ev, gidip görülmesi gereken bir mekan.
Mutlaka gidin.
SELANİK
Atatürk’ün doğduğu, Türk
devriminin hazırlandığı rıhtımı İzmir’in kordon boyunu andıran kadim şehir
Selanik. Şirin ve hareketli bir şehir. Günübirlik geldiğimiz kenttin gezilmesi
gerektiği söylenen bazı yerlerini gelin beraber gezelim. İlk durağımız Atatürk
evi oldu. Ondan sonra sahile doğru yolculuğumuz başladı.
Selanik
küçük bir şehir. Evet yer yer İzmir’i bayağı bir andırıyor, sahili özellikle.
Ama bizim İzmir’imiz daha güzel.
Atatürk evinden sahile doğru yürümeye başlayınca
ilk olarak Osmanlı’dan kalma Rotonda Camisini karşınıza
çıkıyor. Şimdilerde müze olarak kullanılıyor. Ücret ödenerek giriliyor. Ama
engelli ve refakatçisinden ücret alınmıyor sanırım. Zira bizden almadılar.
Girişinde bulunan engelli lifi bulunması hoşumuza gitti. İçerisi engelliler
için uygun rahatça gezilebilir.
Biraz aşağıya
doğru indiğimizde Kamara meydanına ulaşılıyor. Şehrin
en iyi bilinen ve Selaniklilerin buluşma yeri olarak tercih ettikleri bir yer
olduğu söyleniyor. MS 3. yüzyılın sonunda ve 4. yüzyılın başında, Roma
İmparatorlu Sezar Galerious’u onurlandırmak için yapılmış kemer ilgimizi
çekiyor. Önünde fotoğraf çektiriyoruz.
Aristoteles
Meydanı
Biraz daha sahile doğru iniyoruz. Geniş bir cadde de yer yer antik şehir kalıntılarını seyrederek yürümeye devam ediyoruz.
Deniz
görünmeye başlıyor. Önümüzde Şehrin ana meydanı Aristoteles Meydanı, Selanik’in özellikle akşamları
en kalabalık ve capcanlı yerlerinden. Venizelos parkı önünde yer alan Aristoteles
Meydanı akşamüzeri cıvıl cıvıl.
Büyük
İskender’in bir heykeli meydanın ortasında yer alıyor. Etrafta kafeler,
alışveriş yerleri, barlar, kitapçılar, bankalar, oteller sıralanıyor. Sahilde
ilginç gezi tekneleri bulunmakta. Bunlarla yarım saatlik deniz seyahati ile
Selanik sahil şeridini seyredebilirsiniz. Giriş ücreti yok ama içerde bir
şeyler içmek mecburi. Bir maden suyu ile idare ederseniz ucuza gelir.
Beyaz Kule
Selanik’in simge yapılarından Beyaz Kule, Kanuni
Sultan Süleyman zamanında yapılmış ve Osmanlı döneminde önce kale, sonra
garnizon ve sonra da zindan olarak kullanılmış. Bir dönem adı Aslan Kulesi olan
yer, sonraları Yeniçeri Kulesi olarak anılmış. Zindan olarak kullanıldığı
dönemlerde Sultan II. Mahmud’un emriyle kuledeki tutukluların hepsi kılıçtan
geçirilince adı Kan Kulesi olarak anılmaya başlanmış. Şehir el değiştirince
simgesel olarak vaftiz edilerek ve beyaza boyanmış ve adını da buradan alıyor.
Kule hâlâ bu isimle anılsa da zaman içerisinde yavaş yavaş eski rengine geri
dönmüş. 6 katlı Hisar 1988’de Selanik erken Hristiyanlık ve Bizans anıtları ile
birlikte UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girerken, aynı yıl Beyaz Kule
Europa Nostra (Avrupa Kültürel Miras Kuruluşları Federasyonu) koruma ödülünü
almış.
Günümüzde müze olan kulenin tepesindeki şahane
Selanik fotoğrafları çekiliyor. Müze pazartesi günleri kapalı ve diğer günlerde
ise 8.30- 15.00 arasında ziyarete açık. Ancak tekerlekli sandalye ile çıkmak
mümkün değil. Önünde resim çektirmekle yetiniyoruz.
Lefkos Pyrgos
Beyaz kuleye sırtını döndüğünüzde karşınızda yer alıyor. İzmir’in kordonunu andıran sahil şeridinde görülecek yerlerin başında Lefkos Pyrgos geliyor. İzmir Kordon kadar geniş değil tabi. Kıyı boyunca sıralanan barlardan birine oturup güneşin batışını izleyin.
Kısa Selanik gezimizden paylaşacaklarımız bu kadar. Dediğimiz güzergâhtan gelirseniz meyil nedeniyle fazla zorlanmazsınız. Sahil yoluda tekerlekli sandalye için uygun. Akşam bir balık yiyelim derseniz seçenek çok. Fiyatlar nasıl derseniz size yemek yediğimiz lokantanın Türkçesi de bulunan menüsünün resmini koydum. Bakın bakalım.
KAVALA
Yunanistan’a yaptığımız 2 günlük gezimiz dahilinde bir geçe
geçirdiğimiz Kavala ile ilgili kısa bir bilgi vermek istiyorum. Engelliye uygun
bir pansiyonda kaldığımız ve İstanbul’a 480 km mesafede olan kavala bildiğiniz
gibi bizde kurabiyesi ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın memleketi olarak tanınıyor
Kavala şehrine
uzaktan baktığınızda: bir yarımada görüyorsunuz. Şehre yaklaştıkça: Osmanlı
kalesi ve su kemerleri karşınıza çıkıyor. Şehrin su ihtiyacını karşılamak için,
Mehmet Ali Paşa tarafından 1550 yılında, Kanuni Sultan Süleyman döneminde
yaptırılmıştır. Kuzeydeki dağlardan, şehir merkezine su getirmekteymiş. 60
kemerden oluşan anıtsal yapı 52 metre yüksekliktedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder